bugün
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- icardi190527
- hamas bir terör örgütüdür15
- suriyeliler suriye'ye dönsün12
- vatandaşlık farkı alan otel24
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır34
- futbolcu ismiyle nick almak11
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız19
- anın görüntüsü13
- icardi1905 silik olsun kampanyası19
- şehirler arası aşk yaşamak9
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- sözlük kızından gelin olmaz21
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- ideal duş alma sıklığı14
- artificialintelligence9
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım12
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı23
entry'ler (144)
dini bütün bir kişi.
30 dk içinde biletlerinin tükendiği maçtır. gerçek taraftar dediğin böyle olur.
bok, bok, bok.
insan öğütmek konusunda üstüne olmayan parti. bildiğin alıyorlar adamı soldan soğutup bırakıyorlar. misal, hepsi gençtir bunların üniversiteden sonra mücadeleye devam edenine pek sık rastlanmaz.
düşünenlerinin beyinsiz başlarına şu hadisenin gelmesini istediğimdir;
mevsimlerden kış, soğuk bir ayaz günü, bilmediğin bir yoldan geçiyorsun kıçın dona dona, burnunu çeke çeke, hastasın da zaten burnundaki sümükler durmuyor aniden selpağının bittiğini farkedersin, sümük de ağzına girmek üzere, hemen bir bakkal gördün gir içeri ama dur ya kürtse neyse önce bi'sor bakalım kürt müsün selpak alacam ona göre diye, sonra siksin seni bi'güzel, hakettin.
mevsimlerden kış, soğuk bir ayaz günü, bilmediğin bir yoldan geçiyorsun kıçın dona dona, burnunu çeke çeke, hastasın da zaten burnundaki sümükler durmuyor aniden selpağının bittiğini farkedersin, sümük de ağzına girmek üzere, hemen bir bakkal gördün gir içeri ama dur ya kürtse neyse önce bi'sor bakalım kürt müsün selpak alacam ona göre diye, sonra siksin seni bi'güzel, hakettin.
sigaramın dumanına sarsam saklasam seniii...
doğru önerme, mesela ben hiç pink floyd dinleyen kalitesiz görmedim.baştan oksimoron olurdu zaten. led zeppelin, deep purple, black sabbath üçlüsünü dinleyen adamdan zarar gelmez. valla bak. heavy metale doğru geçmeye başladığında azıcık endişe edebilirsin.
tarifsiz duygular bırakan, mallığın alası olmaya aday hadisedir.
(bkz: evlat acısı)
(bkz: evlat acısı)
bu tercihi yapmış tip hakkında olumsuz düşünen insanlara "ee nolmuş yani" dedirten adamdır.**
ayrıca;
(bkz: adam homofobik beyler)
ayrıca;
(bkz: adam homofobik beyler)
david gilmouru getirtin mezarımda smile çalsın. yapın bunu lan n'olur.
alınık kaş, valla bak.
o barışma süreci, türk toplumunda yüzyıllardır bastırılan cinselliğin açığa çıkmasıyla, uzunca bir süre seks faaliyetlerine dayanacak, doyuma ulaştıktan sonra normal seviyede cinsel dürtü içeren kadın-erken ilişkisine erişecektir. velhasıl, baya uzun bir süreçtir.
her sabah duymaktan bıktığım, bitsin artık bu çile dediğim anonstur. bir de ingilizce dilinde ayrı bir azap çektirir. taksim is the törmınıl steyşın. sonrasında gelen, yine iki dilde işkence eden "kabataş yönüne geçmek isteyen yolcular, finükiler hattını kullanabilirler" cümlesi kusmukların son noktasını getirir. en azından kayıt değiştirilse, ses tonu daha değişik insanlar tarafından seslendirilse, ne bilim arka fona müzik konsa, hüzünlü mod için final cut, neşeli mod için the final countdown gibi...ulaşım sistemi çok monoton, hiç entegre değil zaten, kentler çok monoton, hayat zaten zor...neyse kent pilancısı çıkınca halledecem bunların hepsini.
--spoiler--
insan en az üç kişidir. kendisi, olmak istediği kişi ve aradaki farkta yaşayan üçüncü. en sahicisi de bu üçüncüdür. olmak istediğin kişiden kendini çıkardığında, aradaki farkta yaşayan kişidir en çok sana benzeyen. ne kendin kadar huzursuz ne de olmak istediğin kişi kadar hayalidir o. yine bu yüzden iki insanın birbirine âşık olması en az altı kişi arasında geçen bir hadisedir. hangi kişiliğinin hangi kişiliğe, hangi parçanın hangi parçaya özlem duyduğunu çözemediğinde, içmeyi unuttuğun sigara parmaklarını yakana kadar karşı duvara bakarsın.
ve o zaman anlarsın hayatının uzun zamandır neden başka birinin hikâyesiymiş gibi gözükmeye başladığını. sokak lambalarının ölgün ışıkları karanlık odalara vurduğunda, duvar saatinin tik taklarından başka ses yokken yanında, sanki bir tek sana açıklanmayan bir sır varmış gibi beklerken anlarsın aslında boşa beklediğini. tünelde sana yol gösterecek rehberin, karanlıktan başka bir şey olmadığını anlarsın. anne diye ağlayan çocukların aradığının çoğu zaman şefkatli bir baba olduğunu anlarsın. Çekip gitmek isterken görünmez bir elin seni nasıl durdurduğunu anlarsın.
kırk yaşında ama altmış gösteren adamlara daha dikkatli bakarsın o zaman. kahvelerin dışarıyı göstermeyen isli camlarına. berduşlara ve kör kedilere bakarsın. gözbebekleri kaymış esrarkeşlere. suyun üstüne çıkmış ölü balıklara. havada asılı gibi duran yırtıcı kuşlara daha dikkatli bakarsın.
Çabalarının sonuç vermediğini gören umutsuz insanların bakışlarıyla ancak o zaman buluşur bakışların. bir yağmur çaktırmadan dindiğinde. bir gün çenesi ağzının içine kaçmış dişsiz ihtiyarlardan birinin de sen olabileceğini bilirsin artık. bir gece ansızın, yapayalnız ölmekten korkarken, cesedimi komşular mı bulacak yoksa sayım memurlarımı diye düşünürken hissedersin göğüs kafesinde her gün biraz daha büyüyen, kimsenin kapatamayacağı o boşluğu. bir kokuya sarılma isteğini. bir ömür gibi geçmiş zor, uzun günlerden sonra anlarsın ruhunu zehirleyen karmakarışık düşünceleri. büyük heyecanlardan sonra çöken bitkinlikleri. kimsenin bulutlara bakmadığı bir şehirde bir lafı döndürüp dolaştırmadan anlatmanın imkansızlığını. belki de insanın ne anlatacağını bilemediğinde şair olduğunu anlarsın.
gözyaşların kurumadan gülmeye başlarsın o zaman. Çünkü bilirsin ki seni artık kimse kandıramaz kolay kolay. mutsuz insanları kandırmak zordur çünkü. hayata her zaman kuşkulu gözlerle bakan, mutsuz insanları kandırmak, herkes bilir bunu, çok ayıptır çünkü.
--spoiler--
insan en az üç kişidir. kendisi, olmak istediği kişi ve aradaki farkta yaşayan üçüncü. en sahicisi de bu üçüncüdür. olmak istediğin kişiden kendini çıkardığında, aradaki farkta yaşayan kişidir en çok sana benzeyen. ne kendin kadar huzursuz ne de olmak istediğin kişi kadar hayalidir o. yine bu yüzden iki insanın birbirine âşık olması en az altı kişi arasında geçen bir hadisedir. hangi kişiliğinin hangi kişiliğe, hangi parçanın hangi parçaya özlem duyduğunu çözemediğinde, içmeyi unuttuğun sigara parmaklarını yakana kadar karşı duvara bakarsın.
ve o zaman anlarsın hayatının uzun zamandır neden başka birinin hikâyesiymiş gibi gözükmeye başladığını. sokak lambalarının ölgün ışıkları karanlık odalara vurduğunda, duvar saatinin tik taklarından başka ses yokken yanında, sanki bir tek sana açıklanmayan bir sır varmış gibi beklerken anlarsın aslında boşa beklediğini. tünelde sana yol gösterecek rehberin, karanlıktan başka bir şey olmadığını anlarsın. anne diye ağlayan çocukların aradığının çoğu zaman şefkatli bir baba olduğunu anlarsın. Çekip gitmek isterken görünmez bir elin seni nasıl durdurduğunu anlarsın.
kırk yaşında ama altmış gösteren adamlara daha dikkatli bakarsın o zaman. kahvelerin dışarıyı göstermeyen isli camlarına. berduşlara ve kör kedilere bakarsın. gözbebekleri kaymış esrarkeşlere. suyun üstüne çıkmış ölü balıklara. havada asılı gibi duran yırtıcı kuşlara daha dikkatli bakarsın.
Çabalarının sonuç vermediğini gören umutsuz insanların bakışlarıyla ancak o zaman buluşur bakışların. bir yağmur çaktırmadan dindiğinde. bir gün çenesi ağzının içine kaçmış dişsiz ihtiyarlardan birinin de sen olabileceğini bilirsin artık. bir gece ansızın, yapayalnız ölmekten korkarken, cesedimi komşular mı bulacak yoksa sayım memurlarımı diye düşünürken hissedersin göğüs kafesinde her gün biraz daha büyüyen, kimsenin kapatamayacağı o boşluğu. bir kokuya sarılma isteğini. bir ömür gibi geçmiş zor, uzun günlerden sonra anlarsın ruhunu zehirleyen karmakarışık düşünceleri. büyük heyecanlardan sonra çöken bitkinlikleri. kimsenin bulutlara bakmadığı bir şehirde bir lafı döndürüp dolaştırmadan anlatmanın imkansızlığını. belki de insanın ne anlatacağını bilemediğinde şair olduğunu anlarsın.
gözyaşların kurumadan gülmeye başlarsın o zaman. Çünkü bilirsin ki seni artık kimse kandıramaz kolay kolay. mutsuz insanları kandırmak zordur çünkü. hayata her zaman kuşkulu gözlerle bakan, mutsuz insanları kandırmak, herkes bilir bunu, çok ayıptır çünkü.
--spoiler--